Dinde Hoşgörü ve Özgürlük: Tengri Dininde Tebliğ Var mıdır?

Din ve Hoşgörü

Dinde hoşgörü kısaca farklılıkların olmasının sorun olmadığını düşünmek, farklılıklara karşın saygılı davranarak onların da yaşama hakkının olmasını düşünmektir. Dinde hoşgörü olmasıyla birlikte toplumda hoşgörü sağlam temeller üzerine atılır. İnsanlar korkmadan, özgürce yaşamanın yollarını aramaz, özgürlüğü dışarıya baktığı her anda dibinde bulur.

Tengri Dini, hoşgörü örneğidir. Tenrilig kişi, yani dindar, imanı kişi diğer inançlara mensup kişilere karşı hoşgörülü davranır. Onların da inançlarını yaşama özgürlüğünün olduğunu bilir. Onları inançları yüzünden yargılamaz ya da kişiler arasında seçim yapacağı zaman inançları göz önünde bulundurmaz.

Günümüz Çin’inden İran’a ve Polonya’ya kadar sınırları uzanan bir imparatorluğun Han’ı olan Cengiz Hanedanından Kubilay, başlangıçta Tengri Dini’ne mensuptu. Sarayının en önemli kişilerinden olan Maliye sorumlusu Ahmet Fanakati İslamiyet dinine inanıyordu ve İran ulusuna mensuptu. Onun ulusu ve inandığı din, maliyeden sorumlu olmasında engel teşkil etmemişti.

Bir başka örnek ise Hazarlardır. Hazarlar Devleti’nin liderleri Göktürkler sülalesine mensuptular ve Tengri Dinine inanıyorlardı. Onların zamanında Deşt-i Kıpçak toprakları ve çevresi barış içindeydi. Bu nedenle de Pax Hazaria terimi sonradan oluşturulmuştu. Ayrıca devletin toplumunda Tengri, İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudi inançlarına mensup kişiler özgürce yaşayabiliyor, dinleri konusunda endişe duymuyor ve Hazarların meclisine girebiliyorlardı. Bütün farklı dinlere mensup kişiler ibadetlerini ibadethanelerinde özgürce yapabiliyorlardı. Bu gibi örneklerin niceleri tarih boyunca yaşanmış ve tenrilig kişilerce yaşanmaya devam edecektir.

Geçmişten günümüze Türkler Tengri Dininden birçok farklı dine geçmiştir. Bu geçişlerin nihayetinde insanlar dinden çıktıkları için yargılanmamışlar ve cezalandırılmamışlardır. Yalnızca tarihte Çinliler, inançlarını bir tuzak olarak kullandıkları için yüksek mertebedeki kişilerin Çin’in inancına geçmeleri önerilmemiştir. Bunun dışında Türk tarihinde hiçbir zaman farklı dine geçiş düşünceleri engellenmemiş ve bu özgürlük tengrilig toplumunca uygulanmıştır. Nihayetinde inanç insanın kalbindedir ve kayboluşlar yalnız başına yapıldığından o yolu bulacak kişi de kendisidir.

Tengri Dininde Tebliğ veya Misyonerlik

Tebliğ ve misyonerlik; insanlara inancı dayatma olarak yaşanabildiği gibi gönülden olmayan, yalnızca görünüşte, dışarıya baktığında o role bürüneceği şekilde inanan kişilere yol açabilir. Bu, hem bireyin özgürlüğünü kısıtlar hem de inancın yozlaşmasına ve inanç doğrultusunda olmayan bir yaşama kapı açar. Din adına korkutmak ve Tengri’nin yarattığı kişileri din adına öldürmek de inancın doğasına aykırıdır. Bu nedenle Tengri dininde herhangi bir şekilde tebliğ, misyonerlik ve din adına dayatma bulunmamaktadır. Kişiler, Tengri dinine geçmeleri için zorlanmamalıdır.

Nihayetinde her şeyin yaratıcısı Tengri’dir. Tengri’nin yarattığı kişilerin inancına ihtiyacı yoktur. Kişiler yalnızca kötülükleri ve iyilikleriyle bu dünyada ve öbür dünyada yaptıklarının cezalarını çekerler. Tengri, kendisine bütünüyle inançlarını verecek kişiler için insanları zorlamaz, kişiler Tengri’yi nerede olursa olsunlar hiçbir vasıtanın mecburiyetinde kalmaksızın bulabilirler.

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer Yazılar